Press ESC to close

Nisan 2025: Ekonomik ve Finansal Okuma

April 15, 2025 — 17 Shawwal, 1446

Giriş

Uluslararası sahnenin krizlerle dolu köşelerinde, ekonomi haberleri sanki karanlık zamanlarda süzülen gölgeler gibi sessizce sızıyor. Dolar artık piyasaların alkışladığı ve para birimlerinin kulak verdiği tek efendi değil; aksine, her geçen gün şüphelerin kemirdiği bir tahtta taç giymiş bir kral haline geldi.​

Altın ise artık sadece bir süs veya tasarruf aracı değil; finansal fırtınaların ortasında gemisinin kaybolmasından korkanlar için bir kurtuluş belgesi gibi. Parıltısında, dijital risklerin ulaşamayacağı ve merkez bankalarının kararlarının sarsamayacağı bir güven barındırıyor.​

Bu, fırtınalar şiddetlendiğinde kurtuluşun sırlarını taşıyan bir kara kutuya ya da rakamların anlamını yitirdiği zamanlarda korkanların hatırladığı eski bir ezgiye benziyor.​

Altın ve Dolar: Rol Değişimi mi, Yoksa Gerçeklerin Ortaya Çıkışı mı?

Altının her zaman endişenin aynası olduğu söylenir. Parıltısı arttıkça, bilin ki birileri güvensiz bir gelecekten korkuyor. İnsanlar altına sadece parlaklığı için değil, güven ışıkları sönmeye başladığında geriye kalan son parıltı olduğu için yönelirler.​

2025 yılında, altın ons başına 3000 doları aştı; bu, geçici bir sarsıntı değil, tarihi bir dönüm noktasıydı. Piyasalar gözünü kırpmadı, sanki bu rakam artık şaşırtıcı veya istisnai değilmiş gibi. Artık soru şu değil: Neden yükseldi? Asıl soru: Güvenilecek ne kaldı?​

Dolar, küresel ekonominin damarlarında dolaşan gücüne rağmen, artık sadece merkez bankası uzmanlarının fısıldadığı sarsıntılarla değil, açıkça hissedilen sarsıntılarla karşı karşıya. Çöküş yaşamıyor, ama titriyor; ve bu titreme, piyasaların patlamadan önce titrediği bir dünyada, sadece bir belirti değil, bir uyarıdır.​

ABD Ekonomisi: Yorgun Güvenceler ve Gergin Rakamlar

Beyaz Saray güven veriyor, büyüme verileri iyileşmeyi teşvik ediyor ve resmi raporlar “ekonomi sanıldığından daha güçlü” ve “resesyon ufukta değil” gibi cümlelerle süsleniyor. Ancak yatırımcılar başlıklara değil, satır aralarındaki boşluklara bakıyor. Deneyimlerinden öğrendiler ki, kameralar önünde söylenenler bir şeydir, masanın altındaki gerçekler başka bir şey.​

Enflasyon konusu açıldığında, “akıllı” para politikaları sayesinde kontrol altında olduğu söyleniyor. Ancak temel malların fiyatları bu “akıllılığa” boyun eğmiyor; kendi yollarını izliyorlar, sanki bu açıklamalara alaycı bir gülümsemeyle cevap veriyorlar.​

İşgücü piyasası gündeme geldiğinde, istikrarlı olduğu iddia ediliyor. Ancak, sadece zor durumdaki şirketlerden değil, büyük ve güvenli kabul edilen kurumlardan da binlerce işten çıkarma haberi geliyor.​

Böyle bir ortamda, yatırımcılar altına yönelirse kim onları suçlayabilir? Asıl şaşırtıcı olan, bunu yapmayanlardır!​

Merkez Bankaları: En Büyük Alıcı Alarm Verdiğinde

Merkez bankaları yoğun bir şekilde altın alıyorsa, bilin ki oyun değişmiştir. Bu kurumlar spekülatör gibi bugün alıp yarın satmazlar. Onlar, geçici dalgalanmalardan değil, yapısal tehlike işaretlerinden hareket ederler. Altın alımı onlar için bir yatırım değil, varoluşsal bir sigortadır; tıpkı bombardımandan önce sığınak kazmak gibi.​

Çin, rezervlerini tam olarak açıklamadan aylarca altın alımına devam ediyor; sanki sessizliği külçelerden daha fazla biriktiriyor. Swift sisteminden çıkarılan Rusya, “Washington üzerinden geçmeyen alternatiflerim var” demek için altını seçti. “Gelişmekte olan” olarak sınıflandırılan ülkelerin merkez bankaları, ekonomik konferanslarda söylenenlerden daha fazlasını biliyor gibi davranıyor. Onlar, ertelenmiş bir savaşın hayatta kalanlarının yiyecek kutularını biriktirdiği gibi altın biriktiriyorlar.​

Hiçbir şey tesadüfen olmaz. Bu egemen kurumlar panikle değil, uzun vadeli hesaplarla hareket ederler. Altına gösterdikleri benzeri görülmemiş iştah, sadece para birimlerinin zayıflığını değil, küresel para sistemine olan güvenin azalmasını da gösteriyor.​

Merkez bankaları bu yönde hareket ettiğinde, bu sadece dikkatli kulakların duyabileceği bir işarettir: Oyun değişti. Eskiden tamamlayıcı bir rezerv olarak görülen altın, şimdi stratejik bir varlık haline geldi. Büyüklerin anlayışında, altın kral olduğunda, kağıt tahtından indirilmeye yakındır.​

Yeni Dünya: Güvenin Nadir Bir Meta Olduğu Yer

Bu sahnede olup bitenler, sadece sayılar ve işlem gören piyasalar değildir. Bu, uzun zamandır renkli kâğıtların kutsanması üzerine kurulu büyük bir ekonomik sistemin, özünde değeri olan gerçeklerin tamamen göz ardı edilmesiyle birlikte, yavaş yavaş çöküşüdür.

Dolar, uzun zamandır gücün sembolü olarak görülse de, görünürdeki döviz kuru sabitliğini koruyor. Ancak pek çok kişinin görmek istemediği gerçek şu ki, bu sabitlik, dünya onu uluslararası işlemlerde kullanmayı bıraktıkça, anlamından bir parça daha kaybetmesi demektir. Bugün küresel ekonomide yaşanan şey, borsa düşüşlerinden çok daha büyük bir güven çöküşüdür. Sorun piyasaların kendisinde değil, onları içten içe boşaltan temellerdedir.

Dünya büyük bir felaketin eşiğinde değil belki, ama herkesi etkileyebilecek büyük ekonomik değişimlerin habercisi olan işaretler mevcut. Resmî verilerden ve güven verici gibi görünen açıklamalardan gördüklerimiz, medyanın ya da gözlemcilerin dile getirmediği bazı gerçekleri saklıyor olabilir. Bu da bize yüce Allah’ın Kur’an’daki şu sözünü hatırlatıyor: “Gökten yere kadar her işi O düzenler.” Bu bize her olayın arkasında ilahi bir hikmet olduğunu, ama bunu her zaman aynı anda göremeyebileceğimizi anlatır. Ve hatırlamalıyız ki, bu tür ekonomik dönüşümlerde bazen farkında olmadığımız fırsatlar veya tehlikeler gizlidir. Eğer bunları görmezden gelirsek, gerçekte olup biteni fark etmeyebiliriz — ki bu da sadece rakamlarla anlaşılmaz.

Piyasalarda görülen değişimler, endişenin sadece şu anla ilgili olmadığını, yakın gelecekte yaşanabileceklerle ilgili olduğunu da ortaya koyuyor. Bankaların altın alımına yönelmesi, geleneksel ekonomik sistemlere olan güvenin azalmakta olduğuna bir işaret olabilir. Bu da, güvenliğin sağlandığı sabit değerlere geri dönmenin gerekliliğini yansıtıyor.

Eğer bu gidişat devam ederse, çok yakında kendimizi temel ihtiyaç maddelerinin alıştığımızdan daha pahalı ya da daha az bulunur olduğu bir ortamda bulabiliriz. Bu değişimler bize bir kez daha hatırlatıyor ki, rızık yalnızca Allah’ın elindedir. Her şeyi yöneten O’dur; biz de gelecek olana karşı hazırlıklı olmalı, Allah’ın helal kıldığı rızkı aramalı ve her zaman O’na tevekkül etmeliyiz.

Ekonomi bir anda çökmez. Eski imparatorluklar gibi yavaş yavaş çözülür. Bu içten içe, sessizce olurken, herkes sahte bir “iyileşme” masalına alkış tutmakla meşguldür — oysa bu anlatılar, gerçekten oldukça uzak birer yanılsamadır.

Orada nice bahçeler, pınarlar,
ekinler, güzel konaklar,
eğlenip durdukları nimetler bırakmışlardı.
İşte böyleydi; biz de onları başka bir millete miras bıraktık.
Gök ve yer, onlar için gözyaşı dökmedi, onlar erteye bırakılmamışlardı.
And olsun ki, İsrailoğullarını, azgın bir zorba olan Firavun’un alçaltıcı azabından kurtardık.
And olsun ki, onların durumunu bilerek dünyaların üzerinde seçkin kıldık.
Onlara, her birinde açıkça bir imtihan bulunan, mucizeler verdik.
[Duhân Suresi, 25 : 33]

Join the Discussion

Leave a Comment

Comments are moderated